23 Kasım 2015 Pazartesi

Sihirli değnek yok, güzel hikayeler var!


Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali’nin ardından izlediğim her film yine bir iz bıraktı, size de böyle oluyor mu?

Günlük hayatımızda hem ülke gündemi hem de dünya gündemi açısından baktığımızda çoğunlukla bize korku ve umutsuzluk aşılayan konulardan bahsediyoruz. Her yerde onları işitiyoruz, her yerde onları konuşuyoruz. Aslında durum ekolojik olarak da pek farklı sayılmaz, genel olarak ekonominin ekolojiye tercih edildiği bir dünyada yaşıyoruz. 

Peki sürdürülebilir yaşam film festivalinde ne var? Bildiğimiz ekolojik sorunlar, hava kirliliği, sera gazları, iklim değişikliği, su kirliliği, su döngüsünün kırılması, toprak kirliliği, GDO ve kimyasallar, hava, su ve toprak kirliliğinin sebep olduğu sağlık problemleri diye uzayıp gidiyor liste. Hatta tüm bunların üzerine ilk kez duyduğum kum savaşları ve beraberinde getirdiği sorunlar da eklendi bu defa. Bir an durup, “Bunu da bilmeyiverseydim, ne olurdu?” dedim gerçekten, çünkü acı.

Ama bu mümkün değil. Burada başka bir gerçeklikten bahsediyoruz. Burada doğadan bahsediyoruz, bizden, yaşamımızdan, yaşamak için gereksinimimiz olan sudan, havadan ve topraktan bahsediyoruz, gıdadan, nehirden, ormandan, diğer canlılardan bahsediyoruz. İşte bu yüzden bu filmler, bu festival çok değerli benim için, görmezden gelemem.

İşte bu yüzden, gerçek olan yegane şeyi konu aldığı için, içinde sadece umutsuzluk ve korku barındırması da mümkün değil. Çünkü doğa kendi güzelliği, iyiliği ve çözümleriyle geliyor bize. Çünkü doğa biziz, belki bunu hatırlamaya ihtiyacımız var.

İşte bu yüzden, doğa olduğunu hatırlayan insanların da hikayeleri var, umut veren. Doğayı anlamaya çalışan, hissetmeye çalışan insanların da hikayeleri var burada. Bu insanların pek çok kaynağı yeniden kullanmayı düşündüğü gibi bana da her şeyi yeniden düşünme şansı veriyor bu seyir. Belki ben de doğanın örüntülerine göre yaşamalıyım diyorum, öğrendiğim doğrusal yaklaşımların pek çalışmadığını görüyorum hayatımda. Belki de benim bilmediğim ama ruhumun bildiği başka yasaları var doğanın. Bunu düşünmek bile bana güven veriyor, kendime güveniyorum, doğaya güveniyorum. Doğaya ve mucizelerine inanıyorum. Hayatta kalma içgüdüsü olarak kendimi koruma ihtiyacı gibi doğayı, insanı, canlıyı, cansızı koruma içgüdüm gelişiyor ve bu zamana yayılıyor, mekana yayılıyor. Sebep sonuç ilişkisini aşıyor, çoğu zaman karmaşık ama anlamlı bir ilişkiler yumağına dönüyor, başlangıç ve bitişleri aşıyor, sonsuz bir döngüye dönüşüyor.   

Bana bu oluyor işte, ben aynı ben olmuyorum. Canım yanıyor, heyecanlanıyorum, kızıyorum, umutlanıyorum ama orada kalmıyor hiçbir şey. Değişiyorum, evriliyorum. Kabul ediyorum, anlıyorum ki bu bir süreç ve sihirli değnek yok. Adım adım bu yolda yürümeliyim. Çünkü bu tüketmekten başka bir şey, bu üretmek, türetmek. Hiç bitmeyen, yaşam gibi, sonsuz döngüde ve akışta olan. Farkında olmalıyız, hepimiz eşit derecede sorumluyuz.

Biliyorum, sihirli değnek yok ama güzel hikayelerin yayılma hızı inanılmaz. Bu yüzden ben farkında olmayı, hayatımda uygulamayı ve güzel hikayeleri yaymayı seçiyorum :)

Sevgiyle,

Nurdan

Not: Eski festival filmleri http://surdurulebiliryasam.tv adresinden izlenebilir, yeniler de zamanla eklenecek.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder